3 Ocak 2022 Pazartesi

Hami' den Trabzon Avni aker anıları

 Altyapıda başladınız ve sonrasında dediğiniz gibi her kademede

forma giydiniz. A Takım’a geçiş süreciniz nasıl gelişti?

Ben hayatım boyunca bende emeği olan hiç kimseyi unutmadım. Bir

dönem Ömer Uzun ile kısa bir süre çalıştık. Ama benim gençlik yıllarım

Sadi Tekelioğlu ile geçti. Onun benim üzerimde çok emeği vardır. Bunu

hiçbir zaman göz ardı etmedim. Her platformda söyledim, söylemeye de

devam edeceğim. Bundan da hiçbir zaman gocunmam. Bana emek veren

insanlara hep saygı duyuyorum ve “Allah onlardan razı olsun.” diyorum.

Onlar bize mesailerini, zamanlarını harcadılar. Ama bizler de çok yetenekli

gençlerdik. Onun için Sadi Hoca da benimle çok uğraştı, ilgilendi. Genç

takım süreçlerini hep beraber yaşadık. Genç takımlar seviyesinde Sadi Hoca’yla

beraber kırmadığımız rekor kalmamıştı. Tabii o işleyiş arasında A

Takım’da Ahmet Suat Hocamız olsun, Özkan Hocamız olsun hepsinin

gözü sizin üzerinizde. A Takım ve genç takım arasında çift kale maç yaptığımızda

siz yetenekliyseniz zaten göze batıyorsunuz. Onların kulağının bir

Avni Aker Anıları

201

kenarında duruyorsunuz. Onlar da doğru zamanı kolluyorlar. Doğru zamanı

bulduklarında da zaten bizi değerlendiriyorlar. Ben çok şanslı bir genç olduğumu

düşürüyorum. Çünkü Şenol Güneş, Necati Özçağlayan, Turgay Semercioğlu,

İskender Günen, Dobi Hasan, Küçük Hasan, Tuncay abi,

Güngör abi… 17 yaşındaydım ve çok önemli isimlerle top oynadım.

A Takım’a çıkışınız nasıl oldu?

Rusya ile Trabzon’da Genç Millî Takım maçımız vardı. Benimle birlikte

bir de İbrahim Yazıcı vardı. Namıdiğer “Kuş Mehmet” yani Mehmet

Yazıcı’nın yeğeniydi. Biz Avni Aker’de Rusya ile maç yaptık. Maçtan

sonra da “Of’a kampa gideceğiz.” diye haber geldi. Trabzonspor da Of’ta

kamptaydı. Kampa katılmamız söylenince biz de İbrahim’le birlikte kampa

katıldık. Pazar günü de Trabzonspor’un Avni Aker’de Malatyaspor maçı

vardı. O zaman Ahmet Suat Hoca ayrılmıştı ve takımın başında İlyas Hoca

vardı. Ona da teşekkür ediyorum ve ikimiz de kadrodaydık. Maçın ikinci

yarısında da İlyas Hoca beni oyuna aldı. Maç 0-0 devam ediyordu ve

Küçük Hasan da uzun süredir gol atamıyordu. Ben 30 metreyi aşkın bir

mesafeden çok güzel bir şut attım. Malatyaspor’un kalesinde de Malik abi

vardı, eski Adanasporlu. Çok da iyi bir kaleciydi ama ben topa uzaktan vurunca

top elinden sekti ve Küçük Hasan da araya girip golü attı. O gol ile

maçı 1-0 kazandık. Sonrasında genç takıma gidiyoruz ama A Takım’la da

idmanlara çıkıyorduk. Bu sürecin ardından 17-18 yaş aralığında o efsane

kadronun içinde kendimize yer bulmaya başladık.

Hocam bir anlamda hayallerinizin gerçekleştiği andı. A Takım’a

davet ve Avni Aker’de Trabzonspor forması ile maça çıkmak… O anlarda

neler hissettiniz?

Hedeflerimin, hayallerimin gerçekleştiği anki duygularım çocukça duyulardı

tabii ki. Şimdiki gibi çok detaylı düşünme şansımız da olmadı.

Şimdi bakınca Trabzonspor’da 17 yaşında oynamanın çok büyük olay olduğunu

daha iyi anlıyorsunuz.

O dönemlerde bizim şansızımız vardı. Biz hep A Takım’ın önünde

maç oynardık. Ben şunu da hatırlıyorum: Bizi izleyen ağabeylerimiz,

“Bizim sizin maçı izleyip stattan çıktığımız çok maç oldu.” derlerdi. O süreçte

çok şahane bir genç takımımız vardı. O kadrodan 7-8 kişi Süper

Lig’de futbol oynadı. O nedenle taraftarlar hem bizi izlemeye gelirlerdi

hem de bizi ismen bilirlerdi. Hattâ Avni Aker’de son şampiyonluk yılında

Fenerbahçe maçı öncesinde genç takım olarak biz de maç oynamıştık. Ben

de şahane oynayıp 2 gol atmıştım. Sonrasında sıra olduk ve maça gireceğiz.

Arkadan bir Fenerbahçeli oyuncu omzuma vurdu ve “Sizin 11 numara

kimdi?” dedi bana. Ben de “Benim.” deyince o da “Aferin, senin şahane bir

sol ayağın var.” dedi. Aslında ben sol ayaklı değil sağ ayaklıydım ama sol

ayakla da gol atmıştım. Genç takımdayken Fenerbahçeli biri ile öyle bir

Avni Aker Anıları

202

anım da olmuştu. O dönemlerde insanların ilişkileri daha iyiydi. Farklı

renkler de olsan, farklı takımların seveni de olsan bu paylaşımlar güzel

oluyordu.

Avni Aker sizin için ne anlam ifade ediyor?

Biz gençken maça gittiğimiz zaman ağabeylerimiz stada geldiğinde

ve içeri girdiklerinde onlara bakıp “Acaba ağabeylerimizin içeri girdiği

yerden biz de içeri girebilecek miyiz? Bu koridorlarda yürüyebilecek

miyiz? Bu statta top oynayabilecek miyiz?” derdim kendi kendime. Onlara

imreniyorduk ve Allah’a şükürler olsun ki onu başardık.

Avni Aker’de top oynamak başka bir duygudur. Efsane orada ortaya

çıktı. O efsanenin bir parçası olmak tabii ki benim hayatım için çok önemli

ve kıymetli. Avni Aker’i unutmak, onu bir anda gözden çıkarmak öyle

kolay bir şey değil. Orası Trabzonspor’un kendini Türk futboluna sunduğu

futbol arenasıydı, eviydi… Dolayısıyla o futbol yuvasının bir parçası

olmak gerçekten onur ve gurur verici. Avni Aker öyle bir stattı ki büyük takımlarda

oynayan rakiplerimizle Millî Takım’da buluştuğumuz zaman hep

“1 tane atın bize yeter!” derlerdi. Avni Aker’den öyle çekiniyorlardı.

Çünkü adı “Avni Aker cehennemi!” konulmuştu. Trabzonspor sahasında

geleni gideni yeniyordu!

Sizin dönemlerinizde nasıl bir Avni Aker vardı?

Fizikî şartları son dönemlerdeki gibi değildi tabii ki. Bazen A Takım’ın

kadrosuna alındığımız ve Avni Aker’e çift kale için gittiğimiz

zaman sobaların üzerinde, camların üzerinde kurutulmak için formaların,

tişörtlerin ve çorapların olduğunu görürdük. Orada 17 yılı profesyonel

olmak üzere 25 yılım geçti. Orası başka bir şeydi. Ben isterdim ki orası

içten içe Fenerbahçe Stadı gibi yapılsaydı. O hava bozulmasaydı ama her

şeyin de bir sonu oluyor. Orayı bizim yüreğimizden çıkarmamız mümkün

değil. Çünkü Avni Aker beni Türk futboluna sunan bir yerdi. Ben kendimi

Türk insanına orada attığım gollerle sevdirdim. Dolayısıyla bizim imzamız,

ruhumuz, kimliğimizdir Avni Aker...

Ayrıca eski dönemlerde şimdiki gibi imkân yoktu. Bizden önceki dönemlerin

de bizim dönemki gibi imkânları yoktu. Bizim dönemlerde her

yıl soyunma odasının bir tarafı yapılıyordu. Daha güzel olması için... O

zaman gerçekten imkânlar yoktu ama o zamanlar takım ruhu, arkadaşlık

vardı. Birbirleri için savaşan, kavga eden, başarıyı yakalamak için hem

saha içinde hem de saha dışında her türlü birlikteliği sağlayan bir grup

vardı. Aynı yemeği yiyen, birbirlerinden ayrılmayan bir futbolcu topluluğu

vardı. O dönemki başarılar da bu birlikteliğin ve oyuncuların yetenekli olmalarının

ürünüdür. Şu dönemde onları da bulmak mümkün mü? Parmakla

sayılacak kadar az yetenekli oyuncu var ülke futbolunda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Trabzonspor'u sevmek Trabzon'u hissetmek

  Trabzon'u sevmek , fıkralarda okuduğumuz, şehir insanının sıcaklığını baz alacak olursak dahi çok kolay. Peki ama neden bu şehri sevme...